김용문평론
넓거나 좁거나, 빠르거나 느리거나
황인( Hwang, In 미술평론가)
30/11/2019

김용문은 막사발을 만드는 도예가다. 그의 막사발 위에는 그림이 등장할 때도 있다. 이번에는 캔버스 위에다 그림을 그렸다. 막사발의 표면인 딱딱한 곡면의 지지체 위에 그려진 그림과 전혀 다른 물성의 평면 캔버스란 지지체 위의 그림은 출발부터 많이 다르다. 그럼에도 캔버스 위에 그려진 그의 그림이 도예로부터 완전히 독립한 장르라기보다는 도예와 인연이 이어진 또 다른 방식의 조형적 개진이라고 볼 수 있는 근거들은 쉽게 찾아볼 수가 있다. 물레가 원운동을 거듭하는 동안 젖은 흙덩어리에서 점차 둥그스럼한 유용(有用 )의 허공이 돋아난다. 허공이 돋아나는 데에 봉사했던 무용(無用)의 흙이 이제는 캔버스로 옮겨져 왔다. 흙은 물감으로 바뀌었다. 물감에는 붓이 제격이나 김용문은 흙을 만지고 다듬던 손가락과 근개로 물감을 만지고 다듬는다. 붓은 이쪽의 신체와 시선이 향한 저 먼 곳을 이어주는 중간항이다. 붓을 매개로 하여 신체와 시선과 저 먼 곳을 한 줄로 이어주는 일사불란의 행렬이 형성된다. 붓이 머물거나 돌파하는 곳은 주체와 객체 사이에 걸쳐진 원근(遠近)의 일루전을 만드는 유리창이라 해도 좋고 이쪽과 저쪽 사이를 가르는 개념의 막이라 해도 좋다. 오랫동안 화가들은 붓을 통해 몸의 이쪽과 세상의 저쪽이 서로 닿게 하였다. 그런데 김용문의 그림에서처럼 붓이 사라진 세계는 어떠한가. 시선이 사라지고 원근이 사라지고 몸의 이쪽과 세상의 저쪽이라는 경계가 사라져 이쪽이 곧 저쪽인 경지의 도래가 아니던가. 일사불란의 행렬은 무너지고 캔버스 안쪽으로 몸이 막무가내 틈입하려 하는 지경의 순간이 아니던가. 그 틈입의 속도는 매우 빠르다. 빨라야만 한다. 김용문의 작업은 붓을 통한 차근차근 레이어를 쌓아올리는 건축이 아니라 쌓아올린 레이어를 손가락의 속도감 있는 운용을 통해 무너뜨리는 해체가 본령이다. 이를 위해선 물감이 젖어있을 동안 잽싸게 표면을 헤집고 표면 아래의 레이어와 바닥을 향해 손가락이 틈입해야만 한다. 틈입이 허용된 시간과 공간의 크기만큼 수용성(水溶 性)의 아크릴릭 물감이 밀려나면서 다양한 형태의 조형의 물길이 만들어진다. 넓거나 좁거나, 빠르거나 느리거나. 연약한 표면은 틈입을 한편으로는 받아들이고 한편으로는 거부하고 저항하려 한다. 허락도 아니고 거부도 아닌 어정쩡한 사이(in between)의 몸짓이 화면에서 속내를 알 길 없는 깊은 표정을 자아낸다. 그 축축하고 말랑말랑한 표정은 촉각적이다. 시각과는 달리 촉각은 가지(可知)보다는 불가지(不可知)를 더 많이 담는다. 손가락과 흙의 대리인인 물감이 주고받은 알 수 없는 촉감의 대화가 아직 다 끝나지 않았다. 언제든 또 다른 표정과 예측불허의 대화로 이어지리라는 예감을 준다. 그의 그림은 축축한 느낌을 준다. 화면은 액상(液狀 liquid)의 상태다. 화면은 시선의 고정을 회피하며 흔들리고 있다.

Review of Kim Yong Moon
“Wide or Narrow, Fast of Slow”
Hwang In, Art Critic
30/11/2019

Kim Yong Moon is a ceramic artist who makes Macsabal. He sometimes paints pictures in his Macsabal. This time, he painted on a canvas. The paintings drawn on a canvas are radically different because the canvas provides a flat surface that is different from the rigid, curved base of a Macsabal bowl. Although he paints on a canvas, the artwork is not independent from the art of ceramic making but can be considered as a formative development in relation to ceramics. When the spinning wheel turns in circular motions, useful, rounded voids start emerging from the wet clay. However, the artist pauses from Macsabal making and turns to the canvas. Instead of the clay, he uses paint. Although the brush is used in general paintings, Kim Yong Moon touches and polishes the paint with his fingers and with small wooden tools. The brush is the middle port that connects one’s body and the distant point of view. Through the brush, rigid and straight processions are formed which connect the body and distant areas. The place where the brush stays may be a glass window that creates an illusion of perspective between the subject and the object, or it may be a curtain that divides the closer and further parts. For a long time, painters allowed their physical bodies and distant areas to connect through the usage of the brush. But what about the world where the brush disappeared, as in Kim Yong Moon’s paintings? Perspective disappears, distance disappears, and the boundary between this side of the body and the other distant world disappears; this side becomes the other side. This surely is the moment in which the rigid procession made by the brush collapses and the body tries to penetrate into the canvas. The penetration speed is very fast. It must be fast. This is because Kim Yong Moon’s work is based on the dismantling of the stacked layers through the quick usage of the fingers, rather than stacking layers on top of each other through the usage of brushes. To do this, he needs to quickly push the surface while the paint is wet and have his fingers penetrate the paint towards the bottom. The finger penetrates and pushes out the acrylic paint as much as possible, creating various forms of waterways. Wide or narrow, fast or slow. The fragile surface of the canvas tries to accept the intrusion of the fingers on one hand and resists on the other. Neither approval nor disapproval, the canvas shows an in-between facial expression that is hard to understand. The face is wet and soft. Unlike vision, tactile senses contain more unknown elements. The mysterious conversation of the fingers and paint continues on. And it leads to other expressions and unpredictable conversations. His paintings feel wet. The canvas is like in a liquid state and is constantly in motion not allowing our eyes to stay focused on one point. His paintings have characteristics that are far from paintings drawn by brushes with rigid lines. Rather, Kim Yong Moon’s paintings include the delicate tactile touch of the fingers that enter the darkness beneath the layers of paint to produce chaotic liveliness. This is the essence of artwork that he pursues. His Macsabal also embodies this essence.









Yong Moon Kim Eleştirisi
Geniş veya dar, hızlı veya yavaş
Hwang In (Sanat Eleştirmeni)
30/11/2019

Yong Moon Kim bir kâse çömlekçisidir. Onun kâselerinde bazen resimler görünür. Bu sefer kanvas (tuval) üzerine boyama yaptı. Kasenin yüzeyi olan sert kavisli yüzeyin desteğin üzerine çizilmiş resim ile tamamen farklı özellikteki düz kanvasın desteği üzerindeki resim başlangıçtan itibaren farklı. Bununla birlikte, tuval üzerine çizilen resimlerinin seramikten tamamen bağımsız olmadığına, ancak seramik ile bağlara yol açan başka bir biçimlendirici ifade olduğuna dair kanıtlar kolayca bulunabilir. Dönen tekerlek dairesel hareketini tekrarladıkça ıslak toprak parçasından gitgide yuvarlak kullanışlı bir hava püskürür. Havanın püskürmesine katkıda bulunan kullanışsız toprak artık kanvasa taşınmıştır. Toprak boyaya dönüşmüştür. Boyada fırçanın mükemmel uyumu veya Yong Moon Kim’in toprağa dokunarak arındırdığı parmakları ve kazıyıcı alet ile boyayı dokunarak arındırır. Fırça, bu taraftaki vücut ile bakışlarını dikmiş duran o uzak yeri birbirine bağlayan ara limandır. Fırçanın aracılığı ile vücudun, bakışın ve o uzak yerin tek bir çizgi ile birbirine bağlandığı o kusursuz düzenin matrisi oluşur. Fırçanın durduğu veya kesiştiği yere, özne ile nesnenin arasında oluşan perspektifin illüzyonunu yaratan bir pencere de denilebilir; bu taraf ile diğer tarafı birbirinden ayıran bir an da denilebilir. Uzun süredir ressamlar, vücudun bu tarafı ile dünyanın diğer tarafını fırça ile birbirine değdirdiler. Peki, Yong Moon Kim’in resimlerinde olduğu gibi fırçaların kaybolduğu dünya nasıl bir yer olabilir? Bakışın kaybolduğu, perspektifin kaybolduğu, vücudun bu tarafı ile dünyanın diğer tarafı denen sınırın ortadan kaybolduğu, bu tarafın aniden diğer taraf olduğu safhanın gelişi değil midir? Kusursuz düzenin matrisinin yerle bir olduğu, kanvasın içine bedeninin inatla sızmaya çalıştığı an değil midir? Bu sızmanın hızı çok hızlıdır. Zaten öyle de olmalıdır. Yong Moon Kim’in işi, fırçaları kullanarak titizlikle katmanları oluşturan bir mimari değil; oluşan katmanları parmaklarının hızlı hareketleriyle parçalayarak onu bir yapıdan arındırmaktır. Bunun için, boya ıslakken çabucak eşerek yüzeyin altındaki katman ve zemine parmakları nüfuz etmelidir. Sızmanın gerçekleştiği zaman ve alanın büyüklüğü kadar, suda çözünebilen akrilik boya itilerek çeşitli tip kalıplarda suyolu oluşturulur. Geniş veya dar, hızlı veya yavaş. Kırılgan yüzey sızmayı bir yandan kabul ederken, diğer yandan reddederek direnç gösterir. İzin de reddetme de olmayan bu kararsızlık arasında, resim içinde kopan fırtınaları kimsenin bilemeyeceği derin bir ifade verir. Bu ıslak ve yumuşak ifade dokunsaldır. Görsel duyudan farklı olarak dokunsal his, bilinirlikten daha çok bilinmezlik barındırır. Parmaklar ve toprağın temsilcisi olan boyanın aralarında geçen ve bilinmeyen o sohbet henüz bitmedi. Her an başka bir ifadeye ya da öngörülemez bir sohbete yola açacağına dair bir his verir. Resim sıvı haldedir. Resim, bakışların sabitliğinden kaçınarak sallanmaktadır. Onun resimleri fırça ve bakışın o katı düzenin kalıplarından uzaktır. Aksine, parmağın hassas dokunsal hissi, tabakanın altındaki karanlığı yarıp içine girerek uyandırdığı rahatsızlık ve hayatın canlı olduğu gürültünün dışavurumu onun kılavuzluk ettiği resmin özüdür. Onun yaptığı kâseler işte böyleydi.